Resim ve Fotoğraf
Resim, iki boyutlu görüntüye denir, güzel sanatların bir dalıdır, elle çizilir veya yapılır. Fotoğraf da güzel sanatların bir dalıdır fakat resim ile aynı şey değildir. Fotoğraf, zaman ve hareket bağlamında gerçekliğin temsili ve kaydı, mekanik bir katkı ile görsel algılamadır.
İnsanlık tarihinde resmin doğuşu, insanın kendini ifade etme gereksinimi duyduğundan beri var olmuştur. İnsanlar topluma dönüşmeye başladıkça içinde bulundukları kültürün özelliklerini, ortak duygu ve algılarını yansıtmaya başladılar. Yontma taş devrinden beri duygularını, düşüncelerini, izlenimlerini yansıtmak isteyen resim yapan insan bugünkü resim diline ulaşmıştır. Fotoğraf makineleri ise 1870'li yıllarda mikrodalga fırınlar kadar büyük ve hacimli, üç ayaklı bir fotoğraf sehpası ve çeşitli sıvı kimyasal maddeler içeren, bir kişinin taşıyabileceğinden çok fazla olan bir yüktü. Teknolojinin ve bilimin gelişmesiyle fotoğraf makineleri de hem değişime uğradı hem de çeşitlendi.
Resimde nasıl ki bir dönemin izlerini, kültürünü, ressamın duygularını ve toplumsal yansımaları görmek mümkünse fotoğrafta da benzer özellikler kısmen vardır. Kısmen dememizin nedeni; resimde yorumlamanın, aktarmanın ressam tarafından farklılıklar gösteriyor olmasıdır. Resim, neyin gerçekte olduğunu değil, neyin sorgulanmaya, yorumlanmaya değer olduğunun bilgisini verir. El, göz, beyin süzgecinden geçirilen yansımadır. Ressamın varlığı olmadan bunlar gerçekleşemez, dolayısıyla nesnellik öznellikten geçer. Resimde ne ne şekilde gösterilirse gösterilsin ortaya çıkış biçimi kurgusaldır. Fotoğraf ise; ne çekerse çeksin çektiğinin kurgu veya gerçek olduğunun ayırdına varamaz, ona söyleneni yapar. Fotoğrafçının objektifi nesnel dünyada neyi gösteriyorsa onun izini aktarır. Resim gibi bir yeteneğe dayanmadığı için fotoğrafı çeken kişinin el becerisiyle hiçbir ilgisi yoktur. Bu kadar popülerleşmesinin ve basite indirgenmesinin bir nedeni de belki budur.
Fotoğraf, gerçekliği ne kadar kayda geçirmiş olursa olsun sonu belli bir hayal gücüne dayanır. Sonlanabilir olanların arşivini tutar, hep geçmişi kaydettiği için ölümün ve ölümlülüğün sembolik kaydıdır. Resmin de benzer bir yükümlülüğü varmış gibi görünür. Resimde heyecan verici olan, sadece bakıldığında görünen değil görünüşün ardındakine de ulaşma çabasıdır. Resim, resmedilenlerin ölüme karşı direnirliğini, hem ölümü hem de ölümsüzlüğü göstermek ister.
Günümüzde fotoğrafa "resim" denmesi sorunsalına karşı duyarlı olmamız gerekir. Resim ve fotoğraf arasındaki yakınlaşıp uzaklaşma durumlarını, benzer sayabileceğimiz ince sınırları, keskin ayrımları fark etmemiz dikkat edilmesi gereken önemli bir konudur.